27 Nisan 2012 Cuma

İçimdeki ses ve ben


Aslında mutlu olabilirim dedim içimden.
bak «ben burdayım» diye çığlık attı içimdeki ses. «nerdesin» dedim duymadı. «heey» dedim cevap yok. defalarca çağırdım cevap vermedi. sonra mutluyum dedim içimden. ardından yine o çığlık «beni unuttun mu?» iyice tedirgin olmuştum kimdi ki bu bana bağıran. tanıdık bir sesti ama çıkaramıyordum kim olduğunu. ardından. dedim ki ne olursa olsun mutluyum ben her şeye rağmen. sonra fısıldadı ve dediki o ses «peki bunu hakedecek ne yaptın?». şimdi git dedim ona bunu haketmesemde mutlu olmalıyım ihtiyacım var buna. zarar verdiklerim umrumda değil mutlu ettiklerim var benim.

17 Nisan 2012 Salı

Emolar, Apaçiler, Ergenler, Krolar, İnsanlar ve diğerleri…

Bu yazımda geçtiğimiz yıllarda gördüğümüz gençlik akımlarını ele aldım ve bunu yaparken kendimi soyut tutarak “ve diğerleri” içerisine aldım. Bazı kötü kelimeler mevcut olacak o kadarını da maruz görün.

İlk olarak emolardan başlamak istedim. Emolar görünüş itibariyle insanlardan tamamen farklıdırlar. Aşırı derecede makyaj(erkekler dahil) ve değişlik kıyafetleri kullanırlar bu akıma uymak için. Kişilik olarak genelde yalnızmış gibi görünürler, sürekli insanların kendilerini anlamadığını düşünürler ki bu onların insanlarla ortak tek yönüdür sanırım, “düşünebilmek”. Sürekli hayatın ne kadar sıkıcı olduğundan bahsederler. Belirli zevkleri yoktur. Belirli bir müzik alışkanlıklarıda. Bu da onları diğerlerinden ayırıan önemli bir özelliktir. Ayrıca sürekli ölmek istiyorum derler. Konuşmalarıysa harfleri genellikle yumuşatarak söyleyerek olur. Yazma stilleri ise neyse bu konuya hiç girmeyelim geçelim apaçilere.

Apaçiler emolar ve kroların sevişmesiyle ortaya çıkmıştır bence. Görünüş itibariyle emoları andıran apaçiler emolar kadar fazla makyaj yapmazlar. Konuşmaları normaldir. Yazmalarıysa emolardan biraz daha iyi ama yine Türkçe katli şeklindedir. Müzik zevkleri ise genellikle disko müziklerinden ibarettir. Bu akımı başlatan apaçi marşı onların en sık dinlediği müziktir. Apaçi erkekler bildiğiniz abazalardır. Kızlar onlar için araçtır.Apaçiler yaşam tarzı bakımından krolarla benzerlikler göstermektedir. Bu konuda modifiye arabada müzik sistemiyle son seste sokaklarda gezmeyi getirebiliriz.

Sıra ergenlere geldiğindeyse ergenler normal hayatlarında gayet normal insanlardır. Fakat düşünce dünyalarını inildiğinde aslında onların ne denli zarar potansiyelli yaratıklar olduğunu anlayabilirsiniz. Ergenler kulaktan dolma bilgilere dayanarak dünyayı kurtarır veya yıkar. Ergenlerde geçtiğimiz zamanlarda bir illuminati çılgınlığı başlamıştı. Neyse ki bunu artık o kadar sık görmüyoruz. Ergenler genellikle ota boka “oF SıqıLDıM” diyen insan tiplemesidir. Fakat bu emolar kadar aşırı derecede intiharı düşünecek kadar abartılı değil. Kendilerini kimsenin anlamaması olayı emolar gibi bunlarda da vardır. Fakat dostları onları anlar. Dost kavramı da insanlarla ortak özellik gösterir. Ayrıca ergenler ortalama 2 haftada bir sevgili yapıp ilk haftada tanışan ikinci haftada nişanlanan ve ikinci hafta sonu ayrılıp sosyal ağlarda sürekli acıklı aşk şarkıları paylaşan canlılardır. Aşk şarkısı dediklerimde genellikle arabesk raptır. Ergenler Arsız Bela, Fundyy gibi isimlere tapan canlılardır.

Nihayet benim en sevmediğim kişilere geldik. “Krolar”. Krolar deyince akla gelen ilk şey şu olur muhtemelen yakası açık beyaz gömlek aradan kılların çıktığı kolda sarı saat elde tesbih. Bu kadarla kalsa iyi. Krolar genellikle para bende türüncen insanlar olduğu için onları her yerde görebiliriz. Kroların hayali bir anayasası vardır. Bu anayasada delikanlı kavramı vardır ona uymayan delikanlı değildir Alim Allah.Genelde krolarda apaçiler gibi modifiye arabada sokakta son ses müzik dinlerler. Fakat müzik türü değişiyor krolarda. Daha çok Ankaralı şarkıları vardır. Tabi şöyle bişey de var son zamanlarda bunlar arasında arabesk rap denilen ses türü yayılmaya başladı. Bu aslında çok büyük bir tehlikedir. Türk müziği adına.

Gelelim insanlara. İnsanları bir kalıba sokamayız malum çeşit çeşit insan var. Ama bunlar arsında yaygın olan tiplemelerden bahsedecek olursak.

1-     Âşıklar
2-     Filozoflar
3-     Değişimciler
4-     Siyasetçiler
5-     Holiganlar

Âşıklardan başlayalım. Âşıklar bir sevgilileri vardır sabah, akşam, öğlen, evde, arabada, okulda, derste, tuvalette her yerde her an sevgilileriyle mesajlaşan insanlardır. Ha tamam mesajlaşırsında bu kadarda olmaz ki dedirten insanlar var. Âşıklar nişanlanırlar, öylesine bağlıdırlar ki birbirine ayrılırlarsa ölecek gibilerdir. Tabi bunlar arasında çok iyi olanlarda vardır.

Filozoflar kendi düşüncelerini istedikleri yerde rahatça söylediğinde insanların onun düşüncesine saygı göstereceğini sanan ve sürekli yeni fikirler üretip insanları şaşırtmaya çalışan insan tipidir.

Değişimciler, insanların hayatlarına biraz renk gelmesi için sıradan şeyler yanında garipsenen davranışlarda bulunan insan tipidir. Bunlar toplumları yeniliklere sürükleyen insanlardır

Siyasetçiler sinek cama çarptığında ölse bunu siyasete vuracak insanlardır. Genellikle toplum içinde belirli bir saygınlık düzeyi insanlarıdır. Düşünceleri referans kabul edilir bazı durumlarda.

Holiganlar futbol tutkunlarıdır. Her an futbol konuşan insanlardır. Futbolu sentezleyip kendi hayatlarına sentez oluşturmuşlardır. Genellikle espritüel renkli kişilerdir. Tabi takımına laf söylenmediği sürece.

Son olarak Cool insanlar bundan 3 4 sene öncesine kadar çok kötü algılanıyorlardı. Neyse ki “Cool” insanların yardımına “Emolar”, “Apaçiler” ve “Ergenler” yetişti. İnsanlar onları görünce “Cool” gençlerin ne kadar iyi olduklarını anlamış oldular.

10 Nisan 2012 Salı

Son günlerde...


Bugünlerde değişim rüzgarları esiyor bende veya arkadaşlarım bu hallerimi böyle yorumluyorlar. Oysa ki insan rahatça içindekileri dışarıya vurmalıdır. Bugünlere kadar niye böyle yapmadım bilmiyorum. Ama bundan sonra daha özgür bir dile sahibim insanların kırılıp kırılmayacağını düşünmeyeceğim veya bana laf sokacağını. doğru düşündüğümü o an dile getireceğim belki hiç arkadaşım kalmayacak ama ben bunu göze alabilirim.

Şöyle bir şeyde varki zaten pek arkadaşım olduğu söylenemez. Hiçten biraz fazlası sadece hiç olmazsada, pek bir farklılık olacağını düşünmüyorum. Bu yüzden yeterli öz güvene sahibim diye düşünüyorum.

İnsanlar cümlelerimin ne anlatmak istediğinden çok nasıl kurulduğuna önem veriyorlar bu çok saçma hatta aptalca diyebilirim. Örneğin birinin söylediğini geçiştirmek için söylenen “Tabi canım öyledir” cümlesinde insan hangi akla hizmetle “canım” kelimesini yanlış algılayabilir? Neden ben bunun saçma bir algı olduğunu söyleyince kötü çocuk olurum? Bazen arkadaşlarımın duygu dünyalarına inmek veya onların nasıl düşündüklerini anlamak zor oluyor.

İnsanın en mahçup olduğu anlardan biridir sanırım, birine iltifat ettiğinde dediğini anlamayıpta ne dediğini sorması. Çok kötü olurum o zamanlarda bir an sanki o az önceki cümleyi söyleyen ben değilmişim gibi olurum. Bide ardından kızarlar bana dediğimin kötü bir şey olduğunu düşünüp.

Öyle işte düşünceler hep onları aktarabilmek doğru bir şekilde çok önemlidir. Galiba ben bunu beceremiyorum.

Pek ilgili paragraflar olmadı zaten ayrı ayrı düşüncelerimi paylaşmak istedim

Kim Bilir?


Kim bilir?
Belki bir gün öyle durup dururken
Aklını ziyarete geleceğim
Belki yüzünde bir gülümseme
Belki de umursamazca
Farklı şeyleri düşünmeye devam edeceksin

Peki ya ben
Biliyor musun?
Sen her aklıma geldiğinde
Üzülüyorum.
Ağlayamam belki ama
Gözlerim kızaverir
Sulanır birden seni düşününce

Bazense mutlu olduğum
Bir zamanda geliyorsun aklıma
O zamanda gülümsüyorum
Aklıma gülümsemelerin geliyor
Sonra
Yüzümde anlamsız bir gülümseme
Çevremdekiler «Deli mi bu?» diyor içinden
Varsın desinler
Onların ne dedikleri umrumda olmaz
O anlarda

Çünkü aslında
O anlarda onlar yoktur
Sadece sen varsın
Sadece sen ve yüzümdeki anlamsız gülümseme

Hayalimdeki Sen


Seni sevmek çok güzel
Eğer bunun nasıl bir duygu olduğunu
Bilsen belki de sende kendini
Severdin. 


Sana aşık olmak mı?
Haşa! Ne haddime
Sen ki sarayda ki prenses
Ben ki savaşta ön safta duran piyon


Her şey çok güzeldi aslında
Seni sevmeden önce
Sen ki o zaman aynaydın
Şimdi oldun bir prenses


Gördüğüm güzelliğin sadece
O muazzami güzellik
Göremediğim şeyse
Benim kırıntılarım sende


Her şey çok güzel
Sen varsın veyahut yoksun
Farkettimde sevdiğim sen değilsin
Benim sevdiğim hayalimdeki sensin.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Nereye kadar zenginsin


Uzun bir zaman sonra bir yazı daha yayınlamaya karar verdim. Şiirden sonra.


Biliyor musunuz? Benim için iyi insan kimdir? Benim için iyi insan bana zararı olmayan insandır. Peki insan nedir ki? İnsan insan insan inanın bende bilmiyorum. "Nedir insan?" 
Şöyle bişeyde var ilgisiz bir yere çekeceğim ama olsun yazı benim özgürüm şu anda. Böyle çok parası varmış gibi hava yapan insanlardan nefret ederim.

Neyin var ki? iPad'in olabilir. iPhone'nun olabilir. Samsung Galaxy'n olabilir. Bunları bende isterim ama sadece bunlarla zengin olunuyor mu? Kime kadar zenginsin? Zeki Yurtbay'a kadar? Ali Ağaoğlu'na kadar? Mark Zuckerberg'e kadar? Bill Gates'e kadar Carlos Slim Helu'ya kadar? Ne kadar? Dur işte orada! Şimdi dünyada o kadar şeyin sahibi benken senin neyin olabilir ki? Benim neyim var söyleyeyim. Mesela yolda yürürken ayağına takılan taş benim veya yol kenarındaki ağaçta duran kıpkırmızı elmada benim, derede, denizde akan sularda benim. Çok zenginim koskaca bir dünyam var benim. Sense o cam fanusun içindesin. Mesela ben gece saat 2'de yola çıkıp "Ben aptalım!" diye bağırabilirim peki ya sen? Bak ben özgürüm çünkü benim sorumlu olduğum insanlar yok. Seninse seni zengin eden o insanlara karşı sorumlulukların var borçların var. Doğru mesela benimde borçlarım var. Mesela arkadaştan okulda su alabilmek için 50 kuruş istedim ve hala geri ödemedim. Öyle işte çok zenginim ben.

Son Sigaram


Son sigaram
ve duman...
duman mı?
hayır hayır! benim semaya yükselen
ve benim
içinden sigaraların birer birer alındığı o boş paket
ve yine benim içinden aşk kırıntılarını aldığın
o kişi
benim seni deliler gibi kendi gibi seven
evet doğru "seni seviyorum"
sana muhtacım eriyip su olmak için
güneşi bekleyen kar gibi
benim güneşimde gülüşündü
sen gülerdin erirdi o içimdeki kaba duygular
sen gülerdin mutlu olurdum bende gülerdim
ama gözlerine bakarak değil
gözlerini hayal ederek
şimdi diyeceksin ki,
gözlerim güzel mi ki?
gözlerinin güzel olması değil ki
benim dediğim
gülüşün güzel
acı bi gerçek var ki
sen bana gülmüyorsun
peki ben mutlu olmuyor muyum?
oluyorum tabi
seni sevebilmek bile güzel aşık olabilmek
senin olabilmek