10 Mayıs 2012 Perşembe

Hadi Akif Dinlenelim Artık


Sıcak bir bahar akşamıydı. Hava hafiften rüzgarlıydı. Ağacın rüzgarla sevişirken çıkardığı sesleri duyuyordu Akif. Sonrada diyordu içinden; “Ne oldu?”. 

Akif 26 yaşındaydı. Bir çok şey geçmişti başından. Ayaklarının önüne bir iskemle çekti. Ayaklarını iskemlenin üzerine koydu. Koltuğa yaslandı. Gözlerini kapadı.

Akif düşünüyordu. Ben daha dün haksızlıklara karşı gelen biriydim. Mantıklı olmayan ayıptı benim için şimdi ne oldu da girdim ben bu basit hayata.Neden sustum. Akif daldı. Belki o bir saat uyudu ama rüyasında tüm hayatı geçti aklından.

İlk olarak gördüğünde sokaktaydı Akif. Ayakları çıplak ve yeni dökülen ziftin üzerinde yürüyordu bağırışların arasında Akif. O zaman yıl 1998’di ve Akif henüz 4 yaşındaydı. Bu yüzden aldırmıyordu bağırmalara Akif eğeniyordu ayaklarını öyle görünce. Sonra bir an gözü kararır Küçük Akif’in başı döner ve düşer ziftin üstüne, yüzünde o karayı görünce korkar, başlar ağlamaya. Etraftakiler ona güldükçe, o inatla ağlar. Çok korkuyordu çünkü Akif. Ardından annesi gelir Akif’in ağlarkan birde annesi döver onu, bilir yanlış yaptığını fakat ağlar canı yanmaz sadece korku ağlatır onu.

Akif düşünür uykusunda ne kadarda rahatmış o zaman duygu yok hiç, aşk yok, sevgide yook, bağlanmakta. Sadece eğlence var o zaman ve korku ve incinme. Akif istemezdi belki büyümeyi ona o zaman sorulsa. Fakat öyle bir şeyki zaman ne durmak bilir ne de duraksamak. Sürekli akar gider. Zaman, asla durmayacak bir trendir aslında. Makinisti yok yolun rayın sonu da yok sürekli gider ve bizde içindeyiz trenin, onunla gideriz sürekli cesaret edebilirsek atlamaya zamanın içinden çıkmaya; “Ölürüz.”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bunun hakkındaki düşüncenizi paylaşır mısın? :)